Mayıs'ta İstanbul'da Kaçırılmaz Sergiler
Mayıs ayında İstanbul’da gezebileceğiniz sergileri sizler için derledik. Eğer siz de yeni sergileri merak ediyorsanız, haydi gelin, yeni sergilerimizi inceleyelim!
"Baharın Gelişi, Normandiya, 2020”
Zamanımızın en önemli sanatçılarından biri olan David Hockney’nin eserleri, Baharın Gelişi,Normandiya,2020 sergisi ile ilk defa Türkiye’ye geliyor.Sakıp Sabancı Müzesi, Akbank iş birliğiyle 20. ve 21. yüzyılın en ilham verici sanatçılarından David Hockney’nin Baharın Gelişi,Normandiya,2020 sergisine ev sahipliği yapacak.
Sergi daha önce Londra’daki Royal Academy’de ve Brüksel’deki Bozar’da sanatseverlerle buluşmuştur.Serginin üçüncü durağı ise Sakıp Sabancı Müzesi olacak.
Kariyeri boyunca yeni teknolojileri ve sanat yapmanın farklı yöntemlerini araştıran Hockney, 2000’lerden itibaren iPhone ve iPad ile çizim yapıyor. Söz konusu teknolojik arayışının doruk noktası olan bu sergi, sanatçının baharın gelişini müjdeleyen iPad resimlerinin 116 tanesini içeriyor. Bunların tamamı 2020'de, Covid-19 salgınının ilk dönemi sırasında, Normandiya'daki evinde üretildi.
Bu "resimler", Hockney'nin meyve ağaçları, çalılar, çiçek bahçeleri, gölet ve nehirler, tarlalar ve uzak tepelere uzanan bir manzarada çalıştığını, baharın senelik yolculuğunu çıplak ağaçlardan tomurcuk ve çiçeklere, bol yeşil yapraklara kadar yakaladığını gösteriyor. Sergi baharın başından sonuna bir hikayesi, adeta bir kutlaması niteliğinde ve doğal dünyanın mucizelerini, sürekli yenilenişini, yaşam döngüsünü bize hatırlatıyor.
Akbank’ın desteğiyle Sakıp Sabancı Müzesi’nde sergilenecek olan Baharın Gelişi,Normandiya,2020 sergisini, 11 Mayıs – 29 Temmuz tarihleri arasında ziyaret edebilirsiniz.
“Geleneğin Şifreleri-Geleceğin Şifreleri”
Zeytinburnu Belediyesi tarafından İstanbul’a kazandırılan yeni sanat lokasyonu Kazlıçeşme Sanat, Hüsamettin Koçan’ın “Geleneğin Şifreleri-Geleceğin Şifreleri” adlı sergiyi sanatseverlerle buluşuyor.
Ressam Hüsamettin Koçan’ın 30 yıl boyunca ürettiği yapıtlarından oluşan önemli bir seçkinin yer aldığı, küratörlüğünü Mehmet Lütfi Şen‘in yaptığı “Geleneğin Şifreleri-Geleceğin Şifreleri” sergisinde yer alan seçkiler; eski çağlardan bugüne, Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Cumhuriyet Dönemi’nin kültüre bakışı semboller ve figürler üzerinden bir araya getiriyor.
Sanatçının gelenek ve gelecek kavramlarına odaklandığı 90’lı yıllardan bugüne, Anadolu topraklarındaki birikimlerin derin anlamlarla birbirine bağlandığı gerçeğini farklı boyutlarda somutlaştırıyor. Geleneğin günümüzde giderek sıradanlaşan algısını, kalıp ön yargılar ya da tekrarlar biçiminde yaşamı yönsüzleştirdiğini tartışmaya açan sanatçı, kültürler arası bağların birbirini desteklediği ve gelecekçi bir kültürel DNA oluşturduğu doğrultusunda ipuçları sunuyor.
“Geleneğin Şifreleri-Geleceğin Şifreleri” sergisini; 30 Haziran’a dek , Pazartesi ve bayram tatili günleri hariç olmak üzere her gün 10.00 – 18.00 saatleri arasında Kazlıçeşme Sanat’ta ziyaret edilebilirsiniz.
“dévoyé”
Ev sahipliğini Martch Art Project’in yaptığı “dévoyé” başlığını taşıyan grup sergi,Murat Önen, Sonja Yakovleva, Metehan Törer ve Serra Duran’ın katılımlarıyla gerçekleşiyor.
Fransızcada “baştan çıkarma” anlamına gelen “dévoyé” günümüzde siyasallaşan insan bedeninin araçsallığı, haz ve hazzın temel ilkelerini sorgular.
“Bedenimiz öyle bir sermayedir ki, tek bir hareketle işgücüne enerji veren beden ile günümüzde arzunun ve bilinçdışının, ruhsal enerji ile itkinin tapınağı olarak hayal ettiğimiz bedeni yaratabilir. Pasolini'nin Sodom'un 120 Günü adlı eserinde her tür tersinirlik, acımasız bir mantık uyarınca ortadan kaldırılır. Orada her şey, geri dönüşü olmayan bir biçimde eril ve ölüdür. İşkencede bile cellatlarla kurbanların suç ortaklığı ve iç içeliği yok olmuştur. Her şey cansız bir işkenceden, duygusuzca işlenmiş bir suçtan, soğuk bir entrikadan ibarettir. Haz, yatağından çıkarılan bir maden, bedenlerdeki makine sisteminin teknolojik bir ürünü, zevklere dair bir lojistiktir. Pornografik imgeyle karşılaşılan ilk an şok edicidir, etkisi tıpkı bir Déjà vu anının vuruculuğuna ve sersemleticiliğine benzer. Nadir bulunan bu (sözde) maden güçlü ışıklar altında çok yakından kaydedilmiştir. Öyle ki o artık bedenin kendisi değildir, aşırı detaylandırılmış ve net, nahoş bir peyzaja dönüşmüştür.”
(Sergi metninden kesit, Can Akgümüş)
Sergiyi 10 Mayıs-14 Haziran tarihleri arasında Martch Art Project’de ziyaret edebilirsiniz.
“Limbo”
Canan Tolon’un 1997’de yayımladığı kitabıyla aynı adı taşıyan enstalasyonu “Limbo”, yaşamın döngüsünü, zıtlık ve belirsizlik hisleriyle vurguluyor ve zamanın izlerini gözler önüne seriyor. Sanatçının 1980’li yıllardan günümüze uzanan sanatsal birikiminde sıklıkla kullandığı tekrarın yarattığı ritim, mücadele ve doğal süreçler Limbo ile yeniden karşımıza çıkıyor ve bizi oyun kavramı dahilinde sorgulamaya itiyor.
Küratörlüğünü Ayça Okay’ın üstlendiği Limbo, Fişekhane’nin 170 yıllık tarihinde mühimmat, fişek ve ordunun ihtiyacı olan metal aksanların üretim yeri olma özelliğine de gönderme yaparak, yaşam-ölüm ve inşa etme-yıkım gibi zıtlıkların hayatımızın her daim bir parçası olduğu gerçeğine vurgu yapıyor. Metalin giderek paslanmasına, çimlerin büyümesine ve zaman içerisinde sararıp kurumasına tanıklık eden biz izleyiciler, doğanın, zamanın ve hayatın döngüsünün birer parçası olduğumuzu “Limbo” ile hatırlıyoruz.
“Limbo” sergisini 5 Mayıs’a kadar Contemporary Istanbul Vakfı’nın Fişek-hane’deki kalıcı sergi alanı Cocoon’da ziyaret edebilirsiniz.
“PULP FICTION 3”
Kezban Arca Batıbeki’nin yeni sergisinde, sanatçının önceki çalışmalarının çoğunda görülebileceği gibi ilgiyi talep eden baskın imge ve fantezi dünyasında olduğu hissedilen kadındır. Resim sanatında çok uzun zaman geçerli sayılan ve hâkim algı şudur: “Erkekler eyler, kadınlar boy gösterir olarak tanımlanır, yani gözetleyen erkek, gözetlenen kadındır. Soyutlanan kadın nesneleşir, görsel bir nesne hâline, bir görüntüye dönüşür.” Batıbeki, bu algının iç yüzüne işaret ederek bir şekilde nesneleştirmenin etkisiz kılınmasına katkıda bulunur.
Sanatçının resimlerinde kimliği belirsizleşen figür erkektir. Sergide erkek figürlerin baskı ve zorbalık kurma arzusu, silah imgesi aracılığıyla izleyiciye sunuluyor. Bu aynı anda hem güç gösterisinin hem de zaafın fonksiyonunu oluşturuyor. Sanatçı herhangi bir kimliği temsil etmek yerine, onu ustalıkla bir imgede ele geçiriyor.
Bu sergide Batıbeki, her sergisinde denediği yenilikçi tavrını sürdürerek neonlu işlere ağırlık verirken, NFT çalışmalarıyla da bir bakıma geçmişin medyumlarıyla günümüz malzemeleri ve olanakları arasında bir köprü kurmayı amaçlıyor.
Kezban Arca Batıbeki’nin “PULP FICTION 3” başlıklı kişisel sergisini 10 - 31 Mayıs tarihleri arasında YapıKredi Bomontiada’da 1.Kat Galeri’de ziyaret edebilirsiniz.
Yazar: Zeynep Kılıç
Kaynakça:
https://gazetesu.sabanciuniv.edu/sanat-ve-yasam
https://www.oggusto.com/sanat/sergi/istanbul-sergileri
https://zeytinburnu.istanbul/haberler
https://www.gazeteduvar.com.tr
https://www.artfulliving.com.tr/gundem
https://www.fisekhane.com/tr/blog/limbo.html
https://www.alem.com.tr/sergiler